
KADINLAR ŞİFADIR
Filiz Telek
resimleyen
DERYA ALBAYRAK
“Uyuyan kadınlar uyandığında dağlar yerinden oynar.”
İnsanlık olarak büyük bir dönüşümün eşiğindeyiz. Bildiğimiz her şeyin alaşağı olduğu bu zor günlerde sır perdesinin arkasından ısrarlı bir ses bugünler için doğduğumuzu fısıldıyor ve bizi hatırlamaya davet ediyor:
“Uzun zamandır beklediğimiz onlar, Biziz.”
Kadınlar Şifadır, tarihin bu vahametli dönemecinde kadının yaratıcı gücüne uyanışının ve dişi bilgeliğini hatırlayışının şahitliğini ve takibini yapıyor. Dünyanın vahşi çağrısına ruhunun sesini dinleyerek yanıt veren, erginlenme yolunda yaşama hizmetini araştıran kadınların hikâyelerini paylaşıyor. Bu kitapta tarifi yapılan yol haritası bir “kişisel gelişim” aracı olarak değil, hayatın bütününden beslenen ve karşılığında hayatın bütününü besleyen, ruh merkezli bir yaşam olasılığını hatırlamaya davet olarak sunuluyor.
Ruhun rüzgârlı ve gizemli yollarında başlayan bu kitap labirentin dolambaçlı ve dönüştüren yolunda devam ediyor. Bir kadının ya da bin kadının ama aslında Kadın’ın, özlemle, tutkuyla, yasla, ilhamla ve yaratıcılıkla yoğrulduğu bir hatırlama yolculuğuna davet ediyor okurlarını, ruhun vahşi ormanında yere bırakılmış ekmek kırıntılarını takip ederek.
Kitap aynen bir labirent gibi yaşamın ve zamanın döngüselliğinden dem vursa ve iç içe geçmiş hikâyeleri ve kavramları bir spiralde gezinir gibi tekrar tekrar karşınıza çıkarsa da, metnin akışını başından sonuna bütünlüğüyle okumak içeriğin armağanlarını daha görünür kılabilir. Öte yandan Kadınlar Şifadır’ın davet ettiği bu içsel yolculuk bir solukta tamamlanacak bir yolculuk olmayabilir; labirentin dolambaçlı yollarında (kitabın bazı yerlerinde) sürprizlerle karşılaşabilir, şaşırabilir, tökezleyebilir ve hatta zorlanabilir, durup dinle(n)mek ve demlenmek isteyebilirsiniz.
Kadınlar Şifadır kadınları uyanmaya, hatırlamaya, özgürleşmeye, kendi özgün yaşam yollarını yürümeye, yaratmaya, hizmete, manayı keşfe ve Aşk’a çağırıyor.
Kadınlar Şifadır'a dair...
1. Kadınlar Şifadır ne hakkında? Dünyaya ve özellikle kadınlara mesajı, daveti ne?
Kadınlar Şifadır içinde olduğumuz zamanlara ve büyük değişime dair bir kitap, bir ağıt, bir özlem hikâyesi. Modernleşme ile giderek yalnızlaşan insanın yaşamı tüketen bir kültürde verdiği varoluş mücadelesini anlatan kitap, tarihin bu vahametli dönemecinde kadının yaratıcı gücüne uyanışının ve dişi bilgeliğini hatırlayışının şahitliğini ve takibini yapıyor. Dünyanın vahşi çağrısına ruhunun sesini dinleyerek yanıt veren, erginlenme yolunda yaşama hizmetini araştıran kadınların hikâyelerini paylaşıyor.
Bir Çin atasözü der ki: “Uyuyan kadınlar uyandığında dağlar yerinden oynar.”
Kadınlar Şifadır kadınları uyanmaya, hatırlamaya, özgürleşmeye, kendi özgün yaşam yollarını yürümeye, yaratmaya, hizmete, manayı keşfe ve Aşk’a çağırıyor. Kadınların şifa olduklarını önce kendilerinin hatırlamalarını, bilmelerini ve şifa doğalarını yeni bir insanlık bilincinin ve kültürünün doğumu için onları çağıran yeryüzünün sesine, duasına bir yanıt olarak yaşayabilmelerini teşvik ediyor. Çünkü ancak kadınlar yaşamın çağrısı ve yeryüzünün döngüleriyle yeniden hizalandığında insanlık olarak eşiğinde durduğumuz yeni dünyaya adım atabileceğiz.
2. Kitabı kadınlarla işbirliği halinde yaratmışsınız?
Evet, kitabın hayal edilmesinden yazılıp çizilmesine, tasarımından düzeltmelerine kadar tüm işler kadınlar tarafından yapıldı. Öncelikle kitabın yaratımının başından beri hayal ve emek ortağı olan ve resimleriyle kitabı canlı kanlı kılan Derya Albayrak var. Metni ayağa kaldıran bu görseller Kadınlar Şifadır’ın mesajını daha hissedilebilir kılıyor. Kitapta yazısı olan diğer 11 kadın ise kadın çemberlerinden ve yaşamın içinden dostlarım, kendilerine şahitlik ettiğim, yaşam labirentinde yollarımızın sık sık kesiştiği kız kardeşlerim. Kitaba başka kadınların seslerini de katmak fikri gelince tamamen sezgisel olarak onlardan derinleştikleri konularda yazmalarını rica ettim. Ben çemberdeki çok sesliliğe ve çeşitliliğe alışkınım, kitapta da aynı zenginliği yaşamak ve yaşatmak istedim.
3. Neden “Kadınlar Şifadır”?
İçinde olduğumuz zamanın koşulları itibariyle dünyanın ihtiyacı bu. Binlerce yıllık bir tahakküm kültürünün zincirlerini kırmaya yani değişime en hevesli olanlar, o kültürün boy hedefi olmuş kadınlar doğal olarak. Öte yandan kadın, bu anlamda erkeğe göre daha avantajlı; çünkü bu sistemin dönüşmesi sonucu kaybedeceği ayrıcalıkları, konfor alanları daha az. Ayrıca (çoğu) kadının bedensel döngüleri onu yeryüzünün ve yaşamın doğum-ölüm-yeniden doğum döngüsüne sezgisel olarak daha yakın kılıyor. Kadın bedeninde böyle bir bilgelik var: Hem yaşamı beslemeye, hem de maddenin form değiştirmesini kabule dair bir yatkınlık ve bununla gelen bir adaptasyon ve değişim kapasitesi. Tabii bu bilgelik, kadın, bedeniyle ve ruhuyla, diğer kadınlarla ve yeryüzüyle bağlantıdaysa canlanıyor; sezgiler, duygular ve duyular aracılığıyla dile geliyor.
4. Kitapta “ruhun karanlık gecesi” ve “labirent yolculukları”ndan bahsediyorsunuz. Siz de tükenmişlik sendromu sonrası hayatınızda bir kırılma ve dönüşüm yaşamışsınız. Bu tür deneyimlerin anlamı nedir sizce?
Tükenmişlik sendromu hayatımı alt üst etti ve çok da iyi etti. Hatta belki bu, hayatımda başıma gelen en iyi şeylerden biriydi. Her labirent (erginlenme) yolculuğunda bir kırılma noktası vardır ki bu hayatın bizi nazikçe yere çarptığı andır; bir çeşit uyandırma servisi. Ritüellerin, büyüklerin ve geçiş törenlerinin olmadığı bir kültürel fakirlikte, yaşamın badireleriyle hakikati hatırlamaya ve erginlenmeye davet ediliyoruz. Ruhun karanlık gecesi yaşamın döngülerine ve bilgeliğine uyanmamız ve hizalanmamız için gerekli. Tükenmişlik sendromu, kendimin dışında sandığım hastalıklı bir sistemi değiştirme mücadelesine kapılıp hayatın doğal akışını, ilişkilerimi, ihtiyaçlarımı göz ardı etmemden kaynaklandı. Artık bildiğim yollarla devam edemeyeceğim noktada durmak ve dinlemek zorunda kaldım. Yaşamımın derin amacına ve ruhumun rehberliğine ancak bu şekilde uyanabildim. Hayatın bizi kendi ruhumuz, bütünlüğümüz ve öz bilgeliğimize kavuştuğumuz merkeze doğru götüren bir labirent yolculuğu gibi olduğunu kabul edersek, ruhun karanlık gecesinin, bize kendi “küçük planlarımız” ötesinde bir gizemin himayesinde yaşadığımızı hatırlatan bir uyanış anı olduğunu düşünebiliriz.
5. Sizce günümüzde kadının en büyük zorluğu ve bunun sunduğu fırsat nedir?
Kendine toplum ve kültür tarafından tanımlanmış roller arasında sahici ve özgür sesini ve yerini bulmak ve ruhunun rehberliğinde yaşamak. Toplumumuzda kadın henüz yeni yeni “kız evlat, eş, anne ve kariyer kadını” rollerinin ötesinde gerçek kimliğini araştırıyor; kendi ruhuyla tanrı arasında, kendi kaderiyle yaşamın arasındaki haritayı ve muhabbeti keşfediyor. Bu oldukça kutlu ve önemli bir an: Kadın, ben kimim diye sorduğunda, birinin bunu ona dikte etmesindense kız kardeşlerinin ve yeryüzünün aynalığı ve şahitliğiyle ağırlanırsa kendi ruhunun sesini duyması ve mucizeler yaşaması çok mümkün. Kolektif olarak böyle bir eşikten geçiyoruz: kıtlık, korku ve kontrol bilincinin bizi içine kıstırdığı bireysellik (yalnızlık) ve şiddet kültürünün yerine yeniden güven ve dayanışma ilişki ekosistemlerinin tohumlarını ekmek. Doğada bu bilgelik var, gözümüzün önünde, burnumuzun dibinde. Yeryüzü ve insan ötesi âlem bunu hatırlamamız için gözümüzün içine bakıyor. Kadının dinleme ve sezme kapasitesine güveniyorum ve bu eşikten geçişimizin öncelikle kadının bu çağrıya uyanışı ve hizalanması ile gerçekleşeceğine inanıyorum.
6. Doğayla bağımızı yeniden kurmak kitapta bahsi geçen erginlenme/hatırlama yolculuğunda neden önemli?
Doğayla bağımızı yeniden kurmak yerine gelin “gerçek doğamızı hatırlamak” tan bahsedelim. Evrim ve medeniyet, tüylerimizi yolmuş, pençelerimizi ve sivri dişlerimizi törpülemiş olabilir ama biz yine de o çok korktuğumuz ve ne pahasına olursa olsun kontrol etmeye çalıştığımız yabanın bir parçasıyız. Burada bahsi geçen ormana gidip temiz hava almak, doğa yürüyüşleri yapmak, ağaçlara sarılmak değil sadece. İçimizdeki yabanı hatırlamadan, bulup canlandırmadan ne kadar ormana gidersek gidelim geçici ve tatlı bir huzurdan ötesine erişemeyiz. Hâlbuki dört duvar arasında da bulunur yaban: Bedeni ve bedenin döngülerini bilmekle olur, gerçek ihtiyaç ve arzularımızı tanımakla ve ifade etmekle, duygularımızı hissedebilmekle olur.
Doğaya, özellikle yeryüzünün insan dokunuşuna maruz kalmamış vahşi dokusuna temas etmek, şahitlik etmek içimizdeki yabanı, zaman ve mekândan bağımsız ilahi mevcudiyeti ve özgür ruhu hatırlamak ve uyandırmaktır. Varoluşumuzun bu vasfıyla ilişkilenemezsek içinde olduğumuz kaos ve çöküşü kişisel bir trajedi olarak yaşamak kaçınılmaz olur. Yeryüzünün bilgeliğine sığınmamız şart.
“Sakince dur. Önündeki ağaçlar ve yanı başındaki çalılar
Kaybolmuş değil. Her neredeysen, oranın ismi “Burası”dır,
Ve ona kudretli bir yabancıymış gibi davranmalısın,
Onu tanımak ve onun tarafından tanınmak için izin istemelisin.
Orman nefes alır. Dinle. Yanıt verir,
Senin etrafında bu yeri yaptım.
Onu terk edersen, Burası diyerek, geri gelebilirsin yeniden.
Hiçbir ağaç birbirinin eşi görünmez kuzguna,
hiçbir dal birbirine benzemez çalıkuşu için.
Bir ağacın ya da çalının yaptığının farkında değilsen,
kesinlikle kaybolmuşsun. Sakince dur. Orman bilir
Nerede olduğunu. Onun seni bulmasına izin vermelisin.”
David Wagoner
7. Kadın çemberleri yapıyorsunuz. Çember nedir? Neye hizmet eder?
2013 senesinden beri kadınlarla çembere oturuyorum ama bu sadece kadınlara özgü bir pratik değil. Çember pratiği kadim bir ritüeldir. Başı sonu bellidir; çemberi açtığımızda gündelik hayatımızdan ve bilincimizden sıyrılıp, anda olmayı ve birbirimize daha yüksek bir farkındalıkla, birlik bilinciyle mevcudiyetimizi sunmayı taahhüt ederiz. Bu ritüelde birbirimizin şahitliğinde büyük gizemin idrakine niyet eder, can kulağıyla dinler, gönül gözüyle şahit olur, kalp diliyle konuşur, doğrunun ve yanlışın ötesinde ilişkilenmeyi ve hakikati araştırırız. Bir terapi ya da şifa pratiği olmamasına rağmen, adabıyla pratik edildiği zaman herkese, her şeye şifa olan şefkatli bir kucak, içimizdeki derin bilgeliklere temas etmemizi mümkün kılan bir rahim, bazen de yüzleşmemiz gerekenleri görmemizi sağlayan bir aynadır çember.
8. Kadınları bu kitapla nasıl bir yolculuk yapmaya davet ediyorsunuz?
Hayatın kendisi zaten bir çeşit yolculuk; bana göre bir öğrenme, hatırlama ve tekâmül yolculuğu. Kitabın daveti bunu hatırlamak üzerine. Âşık Veysel’in dediği gibi “Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece”. Ama o yolculuğun hakkını vermek lazım, değil mi? Öylesine doğup, yaşayıp ölmek için mi buradayız? Yoksa yaşam denen nehirde olduğumuz damlanın bir manası, katkısı, şarkısı var mı acaba? Kadınlar Şifadır bunu keşfetmeye davet ediyor. Aynı zamanda insan olma sürecinde bizi destekleyen derin bir kültürün yoksunluğunda çıktığımız bu çetrefilli yolculukta yeniden birbirimizi – insan ailesi ve insan ötesi âlem –, topluluğumuzu, tüm yaşamla bir olduğumuz çemberi hatırlamaya ve bulmaya davet ediyor. Bu kolay bir yolculuk değil; bir kişisel gelişim yolculuğu hiç değil. Bu, ruhun çağrısını, bedenin bilgeliğini, kalbin rehberliğini takip ederek insan olmaya talip olduğumuz bir erginlenme yolculuğu. Günün birinde kendimizi ve bu muazzam dünyayı tüm kusurlarıyla sevebilen, yaşama hizmet bilincinde bilge büyükler olabilmemiz için.
Filiz Telek
Kitabın Yaratıcıları
Yazan:
Filiz Telek
“Benim işim dünyayı sevmek” ile “doğrunun ve yanlışın ötesinde bir yer” arasında şiirleri, hikâyeleri ve mitleri, ruhunun çağrısını ve yaşamın nefesini takip ediyor, dinliyor, örüyor. Okuduğu okulları, katıldığı eğitimleri çok ciddiye almıyor; ama ona kalbinden, ruhundan kıymetli hazineler aktararak öğrenmesine ve hatırlamasına hizmet eden tüm cömert ve bilge rehberlerin önünde saygıyla eğiliyor.
2002’de çember pratiğiyle tanışmasıyla birlikte yaşam amacını keşfetti. 2010 yılında çıktığı kişisel şifa yolculuğunda temas ettiği dişi özün ve çağrının rehberliğinde, 2013 yılında vizyonerliğini yaptığı “Kadınlar Şifadır” (Women are Medicine) çemberinin tohumlarını ekti ve halen dünyanın farklı yerlerindeki kız kardeşleriyle birlikte bu tohumları filizlendirmeye devam ediyor. Kadın çemberlerinin yanı sıra 2012’den beri yas ve ölüm konularında araştırıyor ve çalışmalar yapıyor. Yaşamın ve kaderin hakkını vermek için elinden geleni yapmak kadar, teslimiyeti de öğreniyor ve ona sunulan tüm armağanlar ve hizmet fırsatları için şükran duyuyor. Bir rüyayı, bir mucizeyi, bir Aşk hikâyesini yaşadığımızı hatırlamaya ve hatırlatmaya çalışıyor…


Resimleyen:
Derya Albayrak
Dünyaya okyanuslar ötesinden bir anne ve denizci bir babanın tesirinde keşfetmek için geldi. Kendi kendine öğrenme yolculuğuna başladığından bu yana, farklı coğrafyalarda yeni yaşam kültürlerini araştırıyor. Bu derin araştırma onu çeşitli topluluklar görmeye, insanlık hikâyesinin bütünlüğüne tanık olmaya ve bu alanda sorumluluk almaya yöneltti. Topluluklar içinde büyümek, yeryüzünün tüm canlılığıyla ilişkide kalmak ruhsal yolculuğunun en değerli rehberleri.
İllüstrasyonu, anlamanın ve anlatmanın bir dili olarak keşfetmesi ile Kadınlar Şifadır kitabında derinleşen hikâye örme sanatını hayatına daha yoğun bir şekilde aldı. Şimdilerde kolaylaştırıcı, tasarımcı ve illüstratör olarak, toprakla yakın ilişkide olabileceği bir yaşamın özlemiyle Ege’de bir dağ köyünde yaşıyor. Topluluklara ve dostlarına çeşitli dinleme alanları açıyor. Yerli olmayı yeniden hatırlarken hikâyeleri pusulası yapıyor.
Kitaba emeği geçen tüm dostlarımıza teşekkür ederiz...
Yayınevi: Doğan Novus
Editor: Handan Akdemir
Proje editörü: Vesile Fulya Paksoy
Tasarım: Hülya Aktaş
Konuk yazarlar:
Havva Burcu
Burcu Özer Katmer
Burcu Ertunç
Nalan Özdemir Erem
Selen Çağlayık Eloğlu
Aysu Erdoğdu Miskbay
Aybike Savaşır Serdar
Arbil Çelen Yuca
Berna Köker Poljak
Berna Efeoğlu Ulus
Ayşegül Güzel Berges Del Arco
Okuyucularımızdan Gelenler
Kadınlar Şifadır Kitabından Armağanlar
Kadınlar Şifadır kitabı tüm kadınlar için yazıldı. Kitabın en önemli bölümlerinden iki tanesini sizlere armağan etmek istedik. Bunu mümkün kılan yayınevimiz Doğan Novus'a teşekkür ederiz.

İhtiyaç Haritası İş Birliğiyle

İhtiyaç Haritası, Türkiyeli kadınların dişi bilgelik hafızalarını canlandıracak, onları daha güçlü, özgür ve cesur kılacak bir başucu kitabı olması niyetiyle yaratılan Kadınlar Şifadır kitabının ilhamı ve iş birliğiyle "Haritada Kitap" projesini hayata geçiriyor. Hedefimiz kitabı farklı coğrafyalarda çeşitliliği yüksek bir kadın kitlesine ulaştırmak ve kitaba daha çok kadının erişimi olabilmesi için ekonomik eşitsizliği dayanışma ve armağan kültürüyle bertaraf edebileceğimiz bir model oluşturmak. Kadınlar Şifadır ve daha pek çok güzel kitabı Türkiye'nin her köşesinden ihtiyaç sahipleriyle buluşturacak "Haritada Kitap" projesi için çok heyecanlıyız.